Kamulaştırma Hukukunda Acele Kamulaştırma Sorunu
- Saygın YAZICIOĞLU
- Feb 21, 2017
- 6 min read
Kamulaştırma Hukuku’nda Acele Kamulaştırma Uygulaması
Av. S. Saygın YAZICIOĞLU*
Giriş:
Kamulaştırma Kanunu’nun, 4650, 5999 ve 6111 sayılı yasalar ile değiştirilen şekli, bugün uygulanan güncel halidir. Yazımız konusu acele kamulaştırma davası veya 27. maddesi uygulaması 4650 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten etkilenmişse de, sadece madde metninin yorumu ile 27. madde uygulamasının amaca uygun, efektif yapılamayacağı düşünülmektedir.
Bu yazımız ile uygulama ile kanun arasında bağlantı kurulmaya ve okuyucuya konuya ilişkin pratik bilgiler verilmeye çalışılacaktır.
27. Madde Uygulamasının Dayanağı Ve Muhtemel İptal Sebebi:
İdarelerin çoğunlukla süreli projeleri için başvurduğu Acele Kamulaştırma’nın dayanağı, Kamulaştırma Kanunu’nun, 4650 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten etkilenen, 27. maddesidir.
Madde metni aynen şu şekildedir :
“ 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu'nun uygulanmasında yurt savunması
ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel
kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların
kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili
idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 4650 -
24.4.2001 / m.15) "10 uncu" Madde esasları dairesinde ve 15 inci Madde uyarınca seçilecek
bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 4650
- 24.4.2001 / m.15) "10 uncu Madde ye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen
bankaya" yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Bu Kanunun 3 üncü Maddesinin 2
nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek
ilk taksit bedelidir. “
Maddenin uygulamaya konulabilmesi için, belirtilen üç halden birisinin varlığı şart olup,
aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallere ilişkin ayırımdan söz edilmesinde
yarar vardır. Bakanlar Kurulu tarafından alınacak olan kararda; münhasıran bir projeye
bağlı bir dizi taşınmaz veya ihtiyaç duyulan mal için acele kamulaştırma kararı verilebilir.
Bunun dışında, idareye yapacağı tüm işlemler için genel nitelikli, muğlak ifadelerle
verilen acele kamulaştırma yetkisi tartışmaya açıktır.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’nun konuya ilişkin güncel görüşünü içeren
kararda1 : “ Dosyanın incelenmesinden, ... 2.3.2007 günlü, ... sayılı yazı ile İçişleri
* Avukat, Ankara Barosu
1
Danıştay 6. Dairesi’nin 26/05/2008 günlü 2008/2283 E. sayılı kararına yapılan itiraz üzerine İdari Dava
Daireler Kurulu’nun 08/07/2008 günlü 2008/691 Y.D. İtiraz sayılı kararı.
Avukat Sami Saygın YAZICIOĞLU
2
Bakanlığı'na yapılan başvuruda; yenileme alanındaki planların bittiği belirtilerek, bu
alandaki kamulaştırmaların 2942 sayılı Yasanın 27 nci maddesine göre yapılabilmesi
amacıyla Bakanlar Kurulunca izin verilmesi için gereğinin yapılması istenilmek suretiyle
genel bir yetkinin talep edildiği ve hangi taşınmazların, hangi zorunlu nedenlerle acele
kamulaştırılmasının istenildiğinin açıklanmadığı, belediyenin başvurusu üzerine, İçişleri
Bakanlığının başvuruyu iletmesi sonucunda da dava konusu ... günlü, ... sayılı Bakanlar
Kurulu Kararının alındığı anlaşılmaktadır.
... günlü, ... sayılı Bakanlar Kurulu Kararında ise; Ankara Tarihi Kent
Merkezi kapsamında yer alan ve ... günlü, ... sayılı kararname ile yenileme alanı olarak
tespit edilen bölgenin Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırılmasında,
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesinin uygulanması, İçişleri
Bakanlığının ... tarihli ve ... sayılı yazısı üzerine, anılan Kanunun 27 nci maddesine göre
Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır, denilmek suretiyle anılan bölgeye ilişkin genel bir
acele kamulaştırma yetkisi verilmesi ve böylece acele kamulaştırılacak taşınmazları tespit
konusunda tamamen belediyeye takdir hakkı tanınmış olması nedeniyle dava konusu
Bakanlar Kurulu kararında 2942 sayılı Yasanın 27. maddesinin amacına ve uygulanma
koşullarına uyarlık görülmemiştir. “ denilmiştir.
Kararın içeriğinden, Anayasa’nın 13. ve 35. maddesine uygun olarak sınırlandırılacak
mülkiyet hakkının ne olduğunun Bakanlar Kurulu kararı ile açıkça ortaya konulması
gerektiği, hatta bu kararda acele kamulaştırma sebebinin dahi açıklanmasının istendiği
anlaşılmaktadır. Bu şekilde kamulaştırmayı yapacak olan idarenin Anayasa ile güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkını, göreceli bir serbestlikle kısıtlamasının önüne
geçilmek istenmiştir.
Davadan Önce Yapılacak İşlemler:
Acele Kamulaştırma Davası, kıymet takdiri hariç olmak üzere, Kamulaştırma Kanunu’nun
7. ve 8. maddelerinde belirtilen işlemler ve 10. maddesine göre açılan Kamulaştırma
Bedelinin Tespiti Ve Tescil Davası’ndan önce yapılması zorunlu olan işlemler
tamamlanmadan önce açılabileceği gibi, ( taşınmaz malikinin tespiti gibi ) tamamlandıktan
sonra da açılabilir.
Uygulamada hatalı da olsa, Acele Kamulaştırma Davası ile belirlenen bedelin kanunun 8.
maddesine göre oluşturulan Kıymet Takdir Komisyonu tarafından da benimsendiği veya
komisyonun takdir ettiği bedeli buna uygun olarak değiştirdiği de görülmektedir. Bu
işlem; idarenin aldığı kararın, mahkeme tespiti ile desteklenmesine de olanak
tanımaktadır.
Madde metininde; her ne kadar değer tespitinin 10. madde esasları dairesinde ve 15.
madde uyarınca seçilecek bilirkişiler aracılığıyla yapılacağı düzenlemesi getirilmişse de bu
husus, bir kısım mahkemelerin tüm acele kamulaştırma yargısını 10. ve 15. madde
çerçevesinde yapmasını ve değer ön tespitinin uzunca bir zamanda ve en önemlisi de işin
amacından uzaklaşılarak yapılması sonucunu doğurmaktadır.
Avukat Sami Saygın YAZICIOĞLU
3
Davanın Niteliği ve 10. madde Davasından Ayrılan Özellikleri:
Kanunda 5999 sayılı yasa ile değişiklik yapılmadan önce 11. ve 12. maddeye atıf yapılırken
değişiklik ile 10. maddeye atıf yapılmış olması isabetli değildir. Bu değişiklik pratikte
uygulanamayacak nitelikte olup, acele kamulaştırmanın ruhunu da uygun değildir.2
Halbuki kanunun 10. maddesinde göre açılan bedel tespiti ve tescili davası ile acele
kamulaştırma davası, yargılama usulü açısından belirgin farklılıklar göstermekte olup,
tüm ayrışmanın kaynağı, 27. maddeye göre açılacak olan davanın niteliğinin sadece bir
tespit 10. maddeye göre açılacak olan davanın niteliğinin nihai bedel tespiti ve tapuya
tescil olmadır.
Bedel tespiti ve tescil davasında, kamulaştırma öncesi araştırma işlemlerinin tamamının
sona ermiş olması nedeniyle, tüm belgelerin dava dosyasına eklenmesi, davalı tarafa
duruşma gününü belirtir meşruhatlı davetiye çıkarılması, adresi tespit edilmeyenlere
ilanen tebligat yapılması, keşif sonrası takdir edilen kamulaştırma bedelinin bankaya
blokesi için 15 er günlük iki kez süre verilmesi gibi ayırıcı unsurlar bulunmaktadır. Yani
hem kanunun yüklediği bir kısım özellikli kurallar uygulanmakta, hem de usul kuralları
tam olarak işletilmektedir.
Halbuki acele kamulaştırma davasının açılmasının en büyük amacı, 4650 sayılı yasanın
madde gerekçesinde yazılı olduğu gibi, lehine kamulaştırma yapılan idarenin mahkemeye
müracaatla, mahkemeden 7 gün içinde 15. maddedeki bilirkişiler arasından seçim yaparak
taşınmazın değerin tespitinin istemesidir.
Aksinin kabulü halinde; daha kanunun 7. maddesine göre ilgililerin dahi kim olduğunu
tam olarak tespit etmeyen idareden dava dilekçesinin tebliği istenecek, taraf teşkili
sonrası, 10 ar günlük replik ve düplik aşamaları gelecek, hatta ve hatta rapora yapılması
muhtemel itirazlar ile yazılması gereken müzekkereler nedeniyle, 27. madde uygulaması
adeta bir esas yargılamaya dönüştürülmüş olacaktır.
Acele kamulaştırma yargılamasında göz önünde bulundurulması gereken en önemli
unsur, 7 gün içinde değer tespiti yapılması gerekliliğidir. Tüm usul ile hak ve nefaset
kuralları bu gerçek göz önüne alınarak kullanılmalı ve hak sahiplerinin anlaşma
yapmazlarsa esas bedele ilişkin itirazlarını kanunun 10. maddesine göre açılacak olan
davada ileri sürebilecekleri unutulmamalıdır.
2
“ 27. maddede Acele Kamulaştırmanın koşulları ve bu koşulların varlığı halinde mahkemece taşınmaz
malın değerinin tespit ettirilip bankaya yatırılmasına ilişkin hususlar düzenlenmiştir. Bunlardan değer
tespitiyle ilgili olarak maddenin eski halinde yer alan “ 11. ve 12. nci” ibaresi yerine “ 10 uncu “ ibaresinin
kullanılmış olması, değişik 10. maddenin sadece yargılama usulüne ilişkin hükümleri içerip taşınmazın
değerinin tespitiusulü ile doğrudan ilgisinin olmaması nedeniyle pratikte uygulanamayacak bir değişikliktir.
“ Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Sayın Muzaffer TUTAR ve eski tetkik hakimlerinden Sayın T.
Murat PULAK’ın Eski ve Yeni Kamulaştırma Davaları, Ankara, Adalet, 206, Cilt 2, syf 1947 de
Avukat Sami Saygın YAZICIOĞLU
4
Esasen mahkemelerin Acele Kamulaştırma Davalarını esas defteri yerine değişik iş
defterine kaydetmesi, 7 gün içinde keşif yapılarak bilirkişi incelemesinin tamamlanması
gerektiği düşünülmekte ise de uygulamada esas defterlerine kayıt yapılmaktadır.
Hazırlanan rapordaki bedelin de bankaya blokesi ile, idare taşınmaza el atma hakkına
sahip olacaktır.
Hasım gösterilerek dahi açılma zorunluluğu olmayan, acele kamulaştırma davası ile alınan
bilirkişi raporu, sadece ve sadece bir tespit niteliği taşımakta, esas uyuşmazlığı çözen
hiçbir yönü bulunmamakta ve açılması muhtemel bedel tespiti ve tescil davasında ise
sadece göz önünde bulundurulması gereken bir delil olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
( Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na göre açılan tespit davalarının taşıdığı özellikleri
dahi tam olarak taşımamakta ve onun kadar güçlü bir delil olarak kabul edilmemektedir.
)
Kanunun 27. maddesinde “ 10. madde ” ibaresinin bu hali ile konulması hukuk kuralının
gerçek hayatta uygulanamaması sorununu beraberinde getirebilmektedir. Bu sebeple 27.
madde de yazılı hususlar yorumlanırken mutlak surette madde gerekçesinde de
vurgulanan, işin acele özelliğini kaybetmemesi ve idarenin gecikme nedeniyle uğraması
muhtemel kayıplarının önüne geçilmesi gerekmektedir.
27. madde uygulaması ile tespit edilen bedelin idare tarafından bankaya yatırılması ile
kamulaştırma konusu mala el konulma hakkı elde edilmiş olmaktadır. Mahkemece sadece
el koyma konusunda karar verilebilecek, tescil ve diğer konularda kesinlikle hüküm
kurulmayacaktır.
Bu aşamada uygulamada karşılaşılan diğer bir sorun, yatırılan bedelin hak sahiplerince
alınıp alınamayacağıdır. Bedelin bankaya blokesi sonrası, hak sahibi istediği zaman parayı
bankadan çekebilecektir. Fakat unutulmamalıdır ki, idare ile anlaşma sağlanmaz ise 10.
maddeye göre bedel tespiti ve tescil davası açılacak ve mahkemece daha düşük bir bedel
tespit edilirse, aradaki farkın hak sahibinden faizi ile birlikte tahsiline karar verilecektir.
Bu konuda, hak sahiplerinin mutlak surette uyarılması yararlı olacaktır.
Commentaires